-
1 yerinden oynatmak
v. budge, dislodge -
2 yerinden oynatmak
гъэтIылъын -
3 yeri yerinden oynatmak
v. maffick -
4 oynatmak
виля́ть* * *-i1) заставля́ть игра́ть / забавля́ться2) забавля́ть, занима́ть, развлека́ть кого-л. игро́йçocuğu oynatmak — забавля́ть ребёнка
3) заставля́ть танцева́ть / пляса́ть4) представля́ть, ста́вить, игра́ть ( пьесу)karagöz oynatmak — представля́ть карагёз
kukla oynatmak — пока́зывать ку́кольный спекта́кль
5) пошевели́ть чемelini kolunu oynatarak arıları kovmağa çalıştı — отма́хиваясь рука́ми, он стара́лся отогна́ть от себя́ пчёл
sonra parmaklarınızı teker teker oynatın — зате́м оди́н за други́м пошевели́те ка́ждым па́льцем
6) сдвига́ть с ме́стаhastayı yerinden oynatmayınız — не тро́гайте больно́го с ме́ста
7) заставля́ть беспоко́итьсяyüreğini oynatmak — заставля́ть трепета́ть се́рдце
8) разг. перехитри́ть, одура́читьalacaklıyı oynatmak — обвести́ кредито́ра вокру́г па́льца
9) (тж. aklını oynatmak) свихну́ться, тро́нутьсяzavallı az kalsın oynatıyordu — бедня́га чуть бы́ло не сошёл с ума́
-
5 budge
yerinden oynatmak, kipirdatmak; kipirdamak, yerinden oynamak -
6 verrücken
yerinden oynatmakyerini değiştirmek -
7 kanırtmak
1. اقتلع [اِقْتَلَعَ]2. انتزع [اِنْتَزَعَ]3. خلخل [خَلْخَلَ]4. خلع [خَلَعَ]5. قلع [قَلَّعَ]6. ملخ [مَلَخَ]7. نتف [نَتَفَ]8. نزع [نَزَّعَ]9. نزع [نَزَعَ] -
8 خلخل
خَلْخَلَ1. kanırtmak2. kanırmak3. kıpırdatmakAnlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak4. kımıldatmakAnlamı: yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek5. devinmekAnlamı: kımıldanmak, hareket etmek6. sarsmakAnlamı: sallamak, oynatmak, kımıldatmak7. zangırdamak8. zıngırdamakAnlamı: zangırdamak -
9 kıpırdatmak
1. حرك [حَرَّكَ]Anlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak2. خلخل [خَلْخَلَ]Anlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak3. لقلق [لَقْلَقَ]Anlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak -
10 نزع
Iنَزَّعَ1. kanırmak2. kanırtmakIIنَزَعَ1. kanırmak2. kanırtmak -
11 حرك
Iحَرَّكَ1. silkmekAnlamı: bir şeyi kuvvetle sallamak, sarsmak2. kıpırdatmakAnlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak3. heyecanlandırmakAnlamı: heyecan duymasına sebsp olmak4. devinmekAnlamı: kımıldanmak, hareket etmek5. kımıldatmakAnlamı: yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek6. zıngırdamakAnlamı: zangırdamak7. oynatmakAnlamı: kımıldamasına yol açmakIIحَرِكdevingenAnlamı: hareketli, müteharrik -
12 لقلق
IلَقْلَقleylekAnlamı: leyleksilerden, siyah telekli, uzun gagalı, büyük, beyz göçmen kuşIIلَقْلَقَ1. kıpırdatmakAnlamı: yerinden oynatmak, kımıldatmak2. kımıldatmakAnlamı: yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek3. devinmekAnlamı: kımıldanmak, hareket etmek4. sarsmakAnlamı: sallamak, oynatmak, kımıldatmak5. sallanmak6. zıngırdamakAnlamı: zangırdamak -
13 budge
v. yerinden oynatmak, kımıldamak, hareket etmek, oynamak, kımıldatmak, hareket ettirmek, oynatmak* * *1. kımıldat 2. yerinden oynat* * *(to (cause to) move, even slightly: I can't budge it; It won't budge!) kımılda(t)mak -
14 dislodge
v. yerinden oynatmak, çıkarmak, kovmak, evi boşalttırmak* * *1. yerinden çıkar 2. yerinden çıkart* * *[dis'lo‹](to knock out of place: He accidentally dislodged a stone from the wall.) yerinden çıkarmak -
15 قلع
IقَلَعَkanırmakIIقِلْعyelkenقَلَّعَ1. kanırmak2. kanırtmak -
16 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
17 сдвигать
несов.; сов. - сдви́нуть1) ( с места) yerinden oynatmak / kıpırdatmakэ́тот ка́мень тебе́ не сдви́нуть — bu kayayı yerinden kıpırdatamazsın
сдви́нуть ке́пку на заты́лок — kasketini ensesine yıkmak / devirmek
2) ( сближать) birbirine yaklaştırmakсдви́нуть бока́лы (чокнуться) — kadehlerini tokuşturmak
серди́то сдви́нуть бро́ви — kaşlarını çatmak
••сдви́нуть де́ло с мёртвой то́чки — işi ölü durumdan kurtarmak
-
18 اقتلع
اِقْتَلَعَ1. kanırmak2. kanırtmak3. sökmek -
19 انتزع
اِنْتَزَعَ1. kanırtmak2. kanırmak -
20 خلع
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yerinden oynatmak — başka yere kaldırmak, yerini değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tibretmek — yerinden oynatmak, kımıldatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanırtmak — i Büküp zorlayarak yerinden oynatmak Kazığı kanırtmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıpırdatmak — i Kımıldatmak, yerinden oynatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lenduha — sf., esk. Çok iri ve kaba O lenduha kapının mandalına erişip de ağır ve paslı demirini yerinden oynatmak kolayca becereceği iş değildi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
levye — is., tek., Fr. levier 1) Bir mekanizmanın kumanda kolu 2) Bir şeyi yerinden oynatmak, kaldırmak, harekete geçirmek, gevşetmek vb. için kullanılan, kaldıraca benzer araç Sonra bir el çekti gemiyi tezgâhtan ayıracak levyeyi. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kımıldatmak — i Yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük